İnsanlar terapiye giderken ne bekliyorlar? Nelerle karşılaşıyorlar?
Benim gözlediğim kadarıyla terapiye gitmeye karar verirken çoğu kişi iki şeyin
peşinde oluyor; beni anlasın ve içinde bulunduğum durumdan nasıl çıkacağımı
bana göstersin.
Gerçekten de, insan hayatta bazen kendisini daha çok tahammül edemediği, etmeyi
de istemediği koşullarda bulabiliyor. Bu koşullarla beraber gelen üzüntü,
kaygı, öfke, utanç ve hatta bunları hissetmekten yorulunca yaşanan boşluk hissi
dayanılmaz hale geliyor. Hatta bazen tüm bunların ortasında eğlenmeyi, hayattan
zevk almayı geçtim, sadece rutinleri devam ettirmek bile bir lüks oluyor. İster
sorunlar tüm hayata yayılmış olsun ister sadece bir alanda olsun terapistten
bir çıkış yolu göstermesi, hızlı bir çözüm bulması bekleniyor.
Peki başvuranlar bu duygular içerisindeyken terapistin yaptığı ne oluyor?
Karşısındakini gören terapistler
Başvurulan kişi iyi bir terapi eğitimini tamamlamış, kendi terapisinden geçmiş
bir kişiyse, önce başvuranın içerisinde bulunduğu durumu, koşullarını anlamaya
çalışıyor. Sorularıyla olaylar, durumlar, duygular arasındaki bağları kurmayı
sağlıyor. Davranışları doğrular ve yanlışlar olarak ele almak yerine temel ihtiyacı
fark etmeyi sağlayıp, kişinin bu ihtiyacı karşılamasını sağlayacak uygun
yolları, alternatifleri kişiyle beraber buluyor. Belki gidilen ilk seansta
merak edilen tüm sorular cevaplanmış olmuyor, belki sorun tamamıyla çözülmüş
olmuyor ama yavaş yavaş sakinleşmek, olaya, duruma başka bir gözle bakabilmek
mümkün oluyor. En önemlisi kişi güçleniyor. Ne yapacağını bilmediği bu durumdan
kimseden akıl fikir almadan kendisi, büyüyerek çıktığından bir sonraki sorunu
çözebilme olasılığı artıyor. Nasıl baş edeceğini, baş edemediğinde ne
yapacağını bilir hale geliyor.
Kendisini gösteren terapistler
Başvurulan kişi bir terapi eğitimini tamamlamamış ve kendi terapisinden
geçmemiş bir kişiyse durum biraz farklılaşıyor. Başvuranın durumunun
anlaşılmasındansa terapistin ne
hızda, ne kadar iyi çözümler üretebildiği ön plana geçiyor. Klişe sözler, hızlı çözümler, sorunları oluşturan koşullara inilmeden bir bir dökülüyor. Terapist danışanına kendisini beğendirmek ve sevdirmekle o kadar meşgul olabiliyor ki boş vaatler, danışanın yapısına hiç uygun olmayacak öneriler sunulabiliyor. Bazen sorunun küçümsendiği hatta terapi süresinin bir sohbet zamanı gibi kullanıldığı bile oluyor.
Kişiyi sıkıştıran, gözünde büyüdüğü yetmezmiş gibi hayatında da git gide daha
büyük bir yer kaplayan soruna hızlı bir çözüm önerisi getirildiğinde, “ne
sorunlar var, bu da dert mi” şeklinde yaklaşıldığında, “aman boş ver, olumlu
düşün” dendiğinde ya da bu gibi durumu anlamaktan uzak tepkiler verildiğinde
önce bir rahatlama hissedebilir. Hemen sunulan mükemmel(!) çözüm denenir ya da
işin profesyoneli bunun bir sorun olmadığını, önemsiz olduğunu söylediği için
pek de bir şey değiştirilmez, değişim olsa bile kalıcı olmaz.
Peki ya sonra?
"Gerçekten istesen değişirsin", "mantıklı olan herkes böyle yapar",
"ne kadar iradesizsin" gibi eleştirileri başkalarından duyduğu
yetmiyormuş gibi kişi, artık kendi kendisine de söylemeye başlar.
Mantıksız, kendisi için iyiyi bilemeyen, iradesiz biri olduğundan yine
değişemediğini düşünen kişi bir kat daha yenilmiş, çaresiz hissetmez mi?
Terapinin de bir çözüm olmadığını düşünüp umutsuzluğa kapılmaz mı?
Tabii ki hayır!
Tabii ki hayır, çünkü terapi hızlı çözümlerden farklı bir şeydir. Terapi sohbet
değildir. Terapi olanlarla, duyguların ve davranışların arasında kurulan
bağdır. Bazen bu bağ dünle bugün arasında kurulur bazense uzak geçmiştekilerle
şu an arasında kurulur. Ama hep vardır.
Örgüden bir hamağın içinde olduğunuzu düşünün. Bu hamak gevşek örülmüş o yüzden ayağınız, kollarınız kolayca ilmeklerin arasından dışarı çıkıyor, sırtınız yere değiyor ve rahat edemiyorsunuz. İşte terapi bu örgüyü sıkılaştırmaktır. Bazen büyük delikleri en baştan örmektir. Tahmin edersiniz ki acele çözüme gitmeye çalıştığınızda bir yeri yaparken bir yer bozulur. Dikkatlice, güven içerisinde, yavaş yavaş hamağınızı ördüğünüzdeyse, o sizi bir ömür taşıyacak kadar kuvvetli olur.
Örgüden bir hamağın içinde olduğunuzu düşünün. Bu hamak gevşek örülmüş o yüzden ayağınız, kollarınız kolayca ilmeklerin arasından dışarı çıkıyor, sırtınız yere değiyor ve rahat edemiyorsunuz. İşte terapi bu örgüyü sıkılaştırmaktır. Bazen büyük delikleri en baştan örmektir. Tahmin edersiniz ki acele çözüme gitmeye çalıştığınızda bir yeri yaparken bir yer bozulur. Dikkatlice, güven içerisinde, yavaş yavaş hamağınızı ördüğünüzdeyse, o sizi bir ömür taşıyacak kadar kuvvetli olur.
Terapiye başlarken temeli olmayan çözümlerdense, kendinizi tanımanın peşinde
olmanız daha çok işinize yarayacaktır. Herkesin aklı fikri var, başkasının verdiği
akılla yola çıkınca her seferinde dönüp ona “şimdi ne yapacağım” demek gerekmez
mi? Oysa kişi kendisine iyi geleni bulursa, anlarsa bir sonraki sefere de ne
yapacağını bilir. Terapi yavaştır. Kişinin yavaş yavaş kendisini anladığı bir
yolculuktur.
(Fotograf: http://weknowmemes.com/2013/03/hammock-dog/)